26 Mart 2009 Perşembe

İÇİM TİTREDİ *

Gözlerime bir masa geliyor sonra.

Görüş alanımdalar: İlk yazda gördüklerim ve kaçarak kurtulduğumu sandıklarım.

Bana bakıyorlar.
Fısıldaştılar.
Endişeliyim.
Kafa kafaya verip yine fısıldaştılar.
Bu kez ilkyazdaki gibi olmadı.
Göz kırpmadığım, bay bay anlamında el sallamadığımın bilincindeyim.

Gülümsediler.
Evet, bana gülümsediler.
Yine de endişeliyim.
Sağa sola baktım. Evet, bana gülümsediler.
Bana geliyorlar.

Ben, gelsinler dedim kendi kendime. Biliyorum, bu kelime insanı huzura kavuşturur, cüretlendirir.
Gelsinler ,dedim ben.

Yine de endişeliyim.
Birincisi; oturabilir miyiz, dedi ama beklemeden sandalyeyi çekti.

Merhaba, dedi ikincisi. Gözleri ışıldadı, güldü ama dişlerini göstermedi. O da oturdu.

İçim titredi.
Sizi hep aradık o bahçede. Gelmediniz. Neden o bahçeyi terkettiniz ? dedi avukat olduğunu söyleyen sarışın olanı.

Bizi hatırladınız mı, dedi esmer olanı.
Konuşmama, sorularına cevap verme fırsatı vermiyorlardı. Biri soruyor, öteki cevaplıyordu sanki.

Bizi tanıdınız mı, dedi avukat olanı.
Aman Yarabbi, aynı sorular yine.
Tanıyor gibiyim.

Bir kez daha baktı.
Göz göze geldik.
Tıpkı tanıyor gibiyim.
Konuşmama yine fırsat vermediler. Hoş, konuşacak durumda mıydım sanki?

Üzerlerinde bazı çizgiler aramakla meşguldüm. Bir yazar, betimlemelerini nasıl yapar, ruh tahlilleri nasıl çizer, kime başvurur. Kafam bu gibi şeylerle meşguldü.

Avukat olduğunu söyleyenin değil de, diğerinin saç modeli dikkatimi çekti. Niçin birilerine özendiğini anlamak mümkün. Dikkatimi çeken, yalnız birinin saçı değil elbet. Neden, bu kocaman surata, küçücük burunun yerleştirildiği ve esmer olduğu halde gözlerinin renkleriydi. Böyle düşünmemde, bir şirk olabileceği kanısına vararak kendimi topladım ve pişman oldum.

Aylar önceydi, diye başladı sarışın olanı; asansörü hatırladınız mı? Hani bizim boş sandığımız asansörden siz çıkmıştınız ya.

Devlet kuşu, dedi, baktı esmer olanı, kabinden birinin çıkacağını beklemiyorduk, elimi uzattım ama çekmeden kapı açıldı. Günlerce takipte olmamızdan, yüreğimizin korku dolu olması ve kendimizi boş bırakmamız neticesinde sizi görünce irkildik. Takipçilerimiz gerideydi. Bize sahip çıkmanız ümitlerini kesmiş olacaklar, bir daha görünmediler.

Tepemizdeki ağaçta son meyveleri kemiren mini minnacık kuşlar. Ben onları hep akşamları gelir sanır, renklerini sarı bilirdim. Yanılmışım. Ne sarıydılar, ne akşamları gelenlerdendi.

Kuşlar uçuştular. Ancak uçarken masaya bıraktıkları anıları kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder