26 Mart 2009 Perşembe

DÜNÜRÜM *

Aslında düşündüğüm gibi değilmiş.

Aslında despot insan yoktu aralarında.

Önce kahveler geldi.

Öyle dedim bayanıma: Bana verilen kahve dada köpüklüymüş gibi geldi.

Olur mu bey, dedi o, sana öyle gelmiştir.
---------------------------------------------------------

Nasıl, dedi Erika, görmedin mi?

Evet, dedim, görmedim. Görmem mi gerekiyordu, dedim sonra. Gerçekten ben neden görmedim? Bazen böyle olurum: Bakarım da görmem. Öyle demiş çağlar öncesinden bir kurtarıcı: “Biz elçiler, insanlara doğru yolu gösteririz, gün olur ki uzaklardakini görürüz, uzaklar ayan edilir bize. Gün de olur ki, burnumuzun dibindekini görmeyiz.”

Atamız İbrahim olsa gerek böyle söyleyen. Hayır, değil. Şimdi hatırladım, kesinlikle değil. Yakub`a dediler ki: `Neden, yakın yerdeki, kuyudaki oğlunu görmedin? ` deyince Yakup peygamber tarafından söylendi bu söz.

-------------------------------------------------------

Şimdi görürsün, dedi Erika (bayanım), hadi gel, resim çektirelim.

Kiminle, dedim.

Sen, ben, Ahmet ve Dina, dedi.

Peki, dedim, resim kanıttır, ahittir.

----------------------------------------------------------

Ahmet bey'in şaka vari tavırları vardı konunun en derin yerinde. Böylesi ne güzel? İnsan mutlanıyor. Ahmet bey’i ben seçtim. Yalnızca onu seçtim çevremdeki insanlardan. İyi ki orada olmasını sağlamışım.

Geç kalınmış bir yakınlaşma. Şahsiyet sahibi dünürümden neden yıllarca uzak kaldım. İnsanın böyle düşündüğünde hayıflanmaması (vah bana, demesi, üzülmesi olanaksız, demek istedim)imkansız.

Dede Kemal’in sağında olmam, onunla her konudaki görüşlerimizin ortak olması anlamına mı geliyor?

Dede Bayram, başka bir dünyalı sanki? Zamanın çoğunda, Kemal Dede ile aynı görüşü paylaşmadıklarından eminim ben. Eniştemle (Dede Kemal) çok az bir konu hariç, görüşleri uzaktı.

---------------------------------------------------------

Resimdeki son kişiden: `Nereden düştüm bu insanların / ailenin arasına`, diye bir soru gelebilir. Böyle düşünebilir, `böyle olmam gerekir artık hayatımın bundan sonraki yıllarında,` diyebilir. Hayır, öyle değil, yani düşünüldüğü gibi değil. Sorudan korkarım. Ya o soru, uzun günde (hesap günü)karşıma çıkarsa... Derlerse ki; `neden insanlara hükmetmek istedin? Kişi kişiye tahakküm edebilir mi?` Neticede, bunlar, ya bana eksim olarak dönerse…

Böyle düşünmemeli, bilinmeli ki zaman her şeyi halleder.

Her şey, her yaratık düşüncesinde hürdür. Herkesin düşüncesi de öyle keza. Tüm düşüncelere saygı duyulmalı bence. Bence değil, asıl olan da budur, (bu şekildedir.) `Sen şusun, böylesin, şöyle olmalısın,` diye hor görülmemeli (baskı yapılmamalı / bir çeşit psikolojik baskıdır böylesi.)

----------------------------------------------------------

Neticede soruldu.

Bana kimse birşey sormadı. Ben böyle olmasını düşümdüm ve böyle istedim.

O bana hayırlı olsun diyor. İlkin o söylüyor. Ben hayıflanıyorum. Neden önce ben düşünemedim? Neden ben söylemedim.

--------------------------------------------------------

28 yıl öncesine gitmem istendi. Ya da ben irademi kullanarak gittim eski yıllara.

Evleneli 28 yıl oldu. Bu gece yine 28 yıl geriye gittim. 1 Nisan günüydü / Nisan bir.

O sabah pencereden sarkan yapraklarını ve çiçeklerini gördüm bahçedeki ağacın.

28 yıl geriye gidince oldu bunlar.

Bu evi terkedişimde de benzer olay beni yakaladı. Bu sefer, çiçekler ve yeni yapraklar yerine dökülen sarı yaprakları vardı ağacın.
-------------------------------------------------------ana oğullarını say deseler, şöyle sıralardım; Ahmet, Mehmet ve Hasan. (Ya da başka bir sıralama yolunu seçerdim: Faruk, Ferit ve Hasan, derdim.)

Kızını?

Kızım yok derdim önce.

Sonra düşünürdüm. Düşünmem az sürerdi. Derdim ki; yakında olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder