25 Mart 2009 Çarşamba

BİR DE EKMEK VARDI *

Fahri telefon etti.

Mehmet’i yine bulamadım, dedi Fahri.

Sonra Fahri ile buluştuk.

Mehmet’i bulamadım, diye yineledi. Sakin ve sessiz.

Son gördüğümde parkta dolaşıyordu, dedim.

Mehmet, düzenlice bir masaya oturdu, dedim Fahri’ye. Ben de oturdum.

Gölgeler uzuyordu.

Sırtında ter, cebinde kağıt ve kalem vardı, dedim.

Evet, dedi Fahri, başka ne vardı cebinde?

Bir de ekmek vardı, dedim.

Bir an için içimin titrediğini sandım o bayat (olduğunu bilmiyorum) ve kuru ekmeği yerken.

Kurumuş bir yaprak iriliğinde pide.

O an, yalnızca onun aydınlık yüreğini gördüm. Bir de kararan akşamın okşadığı kızıla çalan morumsu ağaçları.

Dönüşte yanlış dolmuşla uğurladı beni Fahri.

İyi de oldu.

Görmediklerimi gördüm, tanımak istediklerimi tanıdım.

Yolda Musa’nın kardeşini gördüm.

Hani şu İngiliz kız. Sarah’ın Musa’sı vardı ya, onun kardeşi İsa.

İyi de oldu. Dünya gözüyle görmek istediklerimdendi. Filimlerde ve resimlerde görmüştüm. Ben filimleri ve resimleri düş gibi sayarım. Kimi insanlar vardır görmeden sevdiğim. Benimle aynı pastayı paylaşır gibiler, telefonlarda, mesajlarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder